top of page

Türkiye ihracatının kur elastikiyetini düşüren ithalât bağımlılığı

Türkiye İhracat Meclisi (TİM) Nisan, TÜİK ise Mart Ayı ihracat sayılarını yayınladı. Açıklanan rakamlara göre, ihracat 2019 yılı Mart ayında, 2018 yılının aynı ayına göre yüzde 0,4 azalarak 15.4 milyar dolar ($), ithalât yüzde 17,8 azalarak 17.6 milyar $ olarak gerçekleşti.

Mart Ayı’nda, ülkenin ekonomik kırılganlığının en önemli göstergesi olan “dış ticaret açığı” ise, 2018’in aynı dönemine göre yüzde 63,7 azalarak 2.1 milyar $’a geriledi. Ocak Ayı’ndan bu yana da yüzde 67 oranında azalma gösterdi.

Bu haftaki yazımızın konusunu, üst paragrafta sözü edilen “dış ticaret açığındaki daralmanın” ifade ettiği anlama ayırdık.

DIŞ TİCARET AÇIĞINDAKİ DARALMA

Bu başlıkta irdeleyeceğimiz soru: Yıllardır Türkiye’deki önemli ekonomik sorunlardan biri olarak dış “ticaret açığının yüksekliği” ve bu bağlamda “cari işlemler açığının sürdürülemez” niteliğine işaret edilirken, şimdi açıktaki anılan büyük oranlı daralmadan “olumlu bir sonuç” çıkarabilir miyiz? olacaktır.

İhracat birim gelirlerinde azalma

TÜİK’in “birim değer endeksine” göre ihracat, 2018’in Şubat Ayı’na kıyasla 2019 Şubat’ta yüzde 6,3 gerilerken, ithalâtaki gerileme sadece yüzde 1,2 ile sınırlı kalmıştır. Bu gözlemden yapacağımız çıkarım, ihraç edilen her bir maldan daha az para kazanılıyor, dışarıdan alınan her bir mala, satılana göre çok daha fazla para ödenmekte olduğudur.

TİM istatistiklerinden derlenerek yapılan çalışmaya göre, 2018’in Nisan Ayı’ndan 2019’un Nisan’ına dek “ihraç edilen ürünlerin kilogram birim fiyatı” yüzde 27,5 oranında azalmıştır. 2018 Nisan ayında Ayı’nda ihraç edilen ürünlerin ortalama kg fiyatı 1.42 $’a gelirken, 2019’un Nisan Ayı’nda bu tutar 1.11 $’a gerilemiştir.i

Diğer yandan 2019 Nisan Ayı ihracatının kilogram fiyatı, aynı zamanda son yılların en ucuz ihracatı olmuştur. Böylece ülke dış satımı, miktar olarak bir yılda göre yüzde 33 artmasına karşın, dış satım gelirleri yüzde 5 oranında azalmıştır.

Aramalı ithalâtındaki artış

Yapılan bir çalışmada, 2012 yılı itibariyle toplam mal ve hizmet üretiminin yüzde 19’unun, imalât sanayi üretiminin yüzde 32’sinin, imalat sanayi dış satımının yüzde 35’inin “dış alıma bağımlı” olduğu belirtilmektedir.ii

Aynı çalışmada, İthal girdi bağımlılığı en yüksek sektörler, petrol sektörü (yüzde 70), ana metal sanayi (yüzde 44), motorlu kara taşıtları (yüzde 43), kauçuk-plastik (yüzde 41), kimyasal ürünler (yüzde 40).

Hasan Özyıldız tarafından hazırlanan aşağıdaki grafik, 1990 yılsonu ile Mart 2019 zaman diliminde, üçer aylık ara malı ithalâtının, bir önceki yılın aynı dönemine göre değişimini göstermektedir.



Yukarıdaki grafikte, aşağı yönlü (negatif) değişim dönemlerinin, ülkenin kriz yılları olan 1994, 1999, 2001 ve 2009 olduğu; bu yılların dışında kalan ve genellikle büyüme dönemlerini temsil eden dönemlerde bu oranın (aramalı dışa bağımlılığının) arttığını görmekteyiz.

Son aşağı yönlü hareket, 2018 yılında başlamış ve devam etmektedir.

DIŞ TİCARET DENGESİNDEKİ NEGATİF SÜREÇ

Bilindiği gibi, ulusal paranın yabancı paralar karşısında değer yitirmesi (devalüe olması) ilgili ülkenin dış satımını olumlu, dış alımını ise olumsuz yönde etkiler. Türk Lirası’nın değeri 2013 yılından bu yana, özellikle $ ve Euro karşısında değer kaybı yaşamaktadır.

Döviz kurundaki bu artışın ihracatı olumlu, ithalâtı ise olumsuz etkilemesi beklenirken; ülkemizde ihracat da olumsuz etkilenmektedir. Bu olgunun gerisindeki başat neden ise, ihraç malları üretiminin “yurt dışına bağımlı” yapısıdır. Dış satıma konu olan ürünlerin yapısındaki ithal girdisi oranı günümüzde yüzde 60’lara kadar yükselmiştir.iii

Döviz kurundaki artışın dış alımı dış satımdan daha kuvvetli etkilediği, yapılan çeşitli çalışmalarla ortaya konmuş olan bir olgudur. Bu sürecin ve gerçeklerin sonucu olarak ithalât, ihracata konu olan malların üretimi ile eş zamanlı olarak düşmektedir. İthalâttaki düşüşün daha sert olması nedeniyle, bunu gelişmenin sonucu ülkemizde “ dış ticaret açığında daralma” olarak ortaya çıkmaktadır.

SONUÇ YERİNE

Amerikan Doları ve Euro Türk Lirası’na karşı değer kazandıkça, Türkiye’deki ürünler yabancılar için ucuzlamakta ve böylece ülkenin ihracatı artmaktadır. Ancak bu gelişmeyle eş zamanlı olarak Türkiye, Nisan Ayı’nda son yılların en ucuz ihracatını gerçekleştirdi.

Türkiye’de uluslararası finans hareketlerine bağımlı bir ekonomik büyüme ve söz konusu “hormonlu” büyümeye koşut bir “dış ticaret dengesi” bulunmaktadır. Uzun zamandır deneyimlenen bu dışa bağımlı ve hormonlu yolun sebebi ve sonucu olarak gelen, “sıcak para” olarak adlandırdığımız bu kısa vadeli finans girişleri kesildiği durumlarda, ortada ne büyüme ne de dış ticaret kalmakta; ülke, sahip olduğu dinamiklerini yitirmektedir.

Gelir üretmek için, “yüksek katma değer” yaratmak temel koşuldur. Bir ürünü daha yüksek katma değer içeriğine dönüştürmenin olmazsa olmazı, yüksek kalite fiziki sermaye ve insan emeğidir. Bunların olmaması nedeniyle, Türkiye’de yüksek teknoloji ürünlerinin imalât sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı sadece yüzde 3,9 civarındadır. En başta bu olguda gerekli iyileştirmeler yapılmadan, dış ticaretteki iniş ve çıkışların gelir hanesine eksi yazmaya devam edeceği bir gerçektir.

Bugünkü duruma bakıp, ithalat azalıyor, dış ticaret açığı ve ödemeler dengesi açığı düşük çıkıyor diye sevinilmemelidir. Evet, söz konusu “açıklar” düşmesine düşüyor; ama bu arada üretim ve büyüme de düşüyor. İşsizlik rakamlarının yüksekliği rekorlar kırıyor.

i Ozan Gündoğdu, “İhracatın kilosu yüzde 27 ucuzladı”, Birgün, 5.05.2019

ii Zafer Yükseler, “1985-2012 Döneminde Türkiye Ekonomisinde Yapısal Değişim ve İthalât Bağımlılığı”, Nisan 2019, https://www.researchgate.net/publication/332704224_1985-2012_DONEMINDE_TURKIYE_EKONOMISINDE_YAPISAL_DEGISIM_VE_ITHALAT_BAGIMLILIGI

iii Mustafa Sönmez, “İhracatın ithalata bağımlılığı yüzde 60”, Al Monitor, 12.03.2019,

1 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

İç Borç Yükü Batağı

Türkiye Hazinesi görülmemiş bir hız ile borçlanırken, son 3 yıldır sadece yurt dışı piyasalardan değil, “yurt içi piyasalardan da döviz...

Comentários


bottom of page