İçinde yaşadığımız “insan yapımı” zamanın ve emek verimliliğinin sınırları yüzünden 15 gün ara verdiğimiz yazılarımıza, aşağıdaki kısa yazımızla başlangıç yapıyoruz.
*
Ereği, kısıtlı kaynakların “optimum dağılımını” yoluyla “bireyin refahını yükseltmek” ve sürdürmek olan iktisat biliminin iki yüzü vardır. Objesi birey, hane halkı, şirketler, firmalar, sektörler yönü olan yönüne “mikroiktisat”; dar anlamda merkezi hükümeti, geniş anlamda yerel yönetimleri, parafiskal kurumları, KİT’leri, döner sermayeli kuruluşları ve “genel olarak toplumu” betimleyen yönüne de “makroiktisat” denilmektedir.
Bugünkü kısa yazımızda, yukarda saydığımız her bir ekonomik birim veya oyuncuyu az çok ilgilendiren “ülkemiz ekonomi gerçeklerini”, başlıklar halinde sıralamaya çalışacağız.
BOZULAN “PARAMETRİK DENGELER”
Birbiriyle belirli bir korelâsyon ile bağlı ve etkilenişim (sebep-sonuç gibi) içinde olan aşağıdaki parametreler arasındaki bu denge tümüyle ortadan kalkmıştır. Bu olguya belki de “işlevsizlik hali” demek daha doğru olacaktır.
TCMB Politika Faizi ……………………………………… %9
Enflâsyon Artışı (Yıllık) ..………………………………. %84,39 (TÜİK’e göre); %170,7 (ENAG’a göre)
TL Kredi Faiz Oranı ………………………………………….. %30
TL Mevduat Faiz Oranı ………………………………… %21-22
Yeniden Değerlendirme Oranı ……………………..%122,93
ÜLKEMİZ EKONOMİ GERÇEKLERİ
Türkiye’de ne tür bir ekonomi mevcut? sorusunun yanıtlarınıaşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:
Hayat pahalılığı, TÜFE olarak yüzde 85 ve ÜFE olarak yüzde 165bandına oturmuştur.
“Ulusal gelir” dediğimiz GSMH, 800 milyar Amerikan Doları ($)’nın altına düşmüştür.
“Kişi başı ulusal gelir” 8/9 bin $düzeylerinde seyretmektedir.
Ülke ekonomisinin yarısından fazlası “kayıt dışı” niteliğindedir.
Gelir ve servet dağılımındaki eşitsizlik, giderek ve artan bir şekilde bozulmaktadır (GİNİ katsayısı 42).
“Merkezi yönetim bütçesi” artık “dikiş tutmamakta ve “bütçe açığı” rekor artışlar Bunun yanında “faiz dışı fazla dengesi” de, 2016 yılından bu yana “negatif” bandındadır.
Faiz yükü, merkezi bütçe, Hazine ve TCMB kayıtlarıyla gizlenmektedir.
Kasım ayı itibariyle Hazine’nin anapara borcu 1.8 trilyon TL’na çıkarken, “faiz yükünün” 2.6 trilyon olduğu hesaplanmaktadır. Böylece ülkede bir başka ilk daha gerçekleşmiştir: Altına ve dövize endeksli iç borçlanma (toplam iç borçların yüzde 66’sı) nedeniyle, Hazine’nin faiz yükü anapara borcunu geçmiştir.
İşsizlik, resmi kayıtlara göre bile yüzde 10-12 seviyelerinde hareket etmektedir.
İşsizlik konusundaki işin gerçeği, işten umudunu kesenlerle ve gençlerle birlikte “işsizlik zirvede” dolaşmaktadır.
Kayıtlara göre, çalışanların neredeyse üçte ikisinin ücret kayıtlarının “asgari ücrete” eşithale gelmiştir.
Dış ticaret açığı “artarak” devametmekte; ithalât ise, dayanılmaz ve sürdürülemez bir şekilde artmaktadır.
Sürekli olarak artan ve yılsonuna 46 milyar $’a yükselmesi beklenen “cari açık”, yeniden GSMH’nın yüzde 4’üne ulaşmıştır.
“Gizemli para” olarak nitelenen, sebebi hem bilinen ve hem de bilinmek istenmeyen “net hata ve noksan”, şimdilik 28 milyar $’a (ilk 8 aylık cari açığın yüzde 71,3’ü bu girişlerle karşılanmıştır) yükselmiştir.
TCMB’nın “brüt rezervleri” 114 milyar $ olsa da, bu rezervlerin içinde yer alıp da bankalara ait olan rezervler çıkarıldığında 13.3 milyar $’a düşen “net rezervler”, swap işlemleriyle elde edilmiş 72 milyar $’ın da düşülmesiyle -58.7(negatif) milyar $
Önde gelen üç kredi derecelendirme kuruluşunun notları “B durağan/negatif ve aşırı riskli” kategorisinde olup; CDS primi de, yakın zamanlardaki hafif düzelmeye karşın 525(gelişmekte olan ülkelerin risk ortalaması 225 olup, 300 puanın üstü riskli olarak kabul edilmektedir) gibi yüksek bir sayıdadır.
Comments