“Heterodoks İktisat” bugünlerde gündemin ön sırasında. Üstelik, Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ve uygulanan politikalar eşliğinde ele alınıyor. Bu kavram, örneğin Hazine ve Maliye Bakanlığının 29 Eylül’de “Ekonomik Dönüşüm ve Yeni Paradigmalar Zirvesi”nde sıkça belirtildi.
Bu toplantıda Bakan Nebati’nin yaptığı açılış konuşmasında yer alan şu cümlesi çok alıntılandı:
“Neoklasik ekonomi düşüncesinden epistomolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöroekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır.” Bu cümle, ana akım ve sosyal medyada çeşitli yönleriyle eleştiri ve şaka konusu oldu.
Güncel yaşananlardan hareketle bu haftaki yazımızı “heterodoks iktisat ve Türkiye gerçeği” konusunun irdelenmesine ayırdık.
HETERODOKS İKTİSAT NEDİR?
Her şeyden önce şunu bilmemiz gerekir ki, feminist iktisadın, radikal, sosyalist ve Marksist iktisadın, sosyal iktisadın, Post-Keynesyen iktisadın tümü heterodoks iktisat içindedir. Bu kavramı “heterodoks iktisatçıların” kendi yaptıkları tanım ve açıklamalardan alıntılayarak kısaca ele almayı yeğledik. Bu çalışmamızda Heterodoks İktisat Haber Bülteninden (Heterodox Economics Newsletter, HEN)[i] ve bu oluşum tarafından hazırlanan The Heterodox Economics Directory (Heterodoks İktisat Rehberi)’nden (HED)[ii] çok yararlandık.
Yüzlerce sayfa bilgi, yayın, duyuru ve tartışmanın yer aldığı söz konusu elektronik bültenin (HEN) ilk sayısı 29 Eylül 2004’te, 301. son sayısı ise 12 Eylül 2022’de yayınlanmıştır.
“Heterodoks iktisat”, neo-klasik yaklaşımı temel almayan birçok iktisadi düşünceyi ve farklı araştırma alanını kapsayan bir “şemsiye kavramdır”. Bu şemsiyenin altında değişik düşünce ve yaklaşımı temsil eden, Dünya İktisat Birliği (WEA) de[iii] dâhil olmak üzere 40 civarında iktisatçı birliği ve derneği barındırmaktadır.
Tanımı
Farklı yaklaşımlar olsa da, heterodoks iktisatçıların en baştaki kabullerini aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:[iv]
– İktisatla uğraşmak, geniş anlamda sosyal bir konuda çalışmak demektir, – Ekonomik işlem ve hareketlerde belirsizlik vardır ve önemlidir, – Efektif talep ilkeleri de önemlidir, – Genel anlamıyla para içseldir, – Çalışmalarda çoğulculuk ve konular arası (interdisciplinary) geçişler bulunmaktadır.
Heterodoks iktisatçılar, ana-akım iktisadın kutsal üçlüsü olan kıt kaynaklar, rasyonellik (optimum davranış), başta piyasanınki olmak üzere her tür “denge” kavramlarını tümüyle reddetmeseler de, bunların iktisatta tek çıkış noktası olduğunu kabul etmediklerini ve bunlara yakın durmadıklarını görmekteyiz. Bu nedenlerle, “ana-akımı izleyen iktisatçılar” tarafından “marjinal” olarak kabul edilen iktisat yaklaşımları, heterodoks iktisatçılarca kabul görmektedir. Bir diğer anlatımla heterodoks iktisat, ana akım iktisada bir “alternatif” konumundadır.
Kısacası, ekonomi alanında geleneklere, genel kabul görmüş görüşlere dayanan öğretiye ve yaklaşımlara “ortodoks” ekonomi yaklaşımı, bu yaklaşıma dayalı olarak geliştirilen ekonomi politikasına da “ortodoks ekonomi politikası” adı verilmektedir. Buna karşılık ekonomi alanında geleneksel görüşlerin ve yaklaşımların dışındaki yaklaşımlara “heterodoks” ekonomi yaklaşımı, bu yaklaşımlara dayanılarak oluşturulan ekonomi politikası uygulamalarına da “heterodoks ekonomi politikası” denilmektedir.
Yukardaki tanımı tartışılan bağlama oturtursak, ortodoks bağnazlık enflâsyonun başlıca nedeninin ücret artışları olduğunu varsayarak, ücretlerin enflasyonun altında artması/sabit kalması varsayımından yola çıkar.
Halbuki heterodokslar, kârların düşmesi-vergi politikaları vb. yollarla, ücretler kısılmayarak enflâsyonla mücadele edilebileceğini savunurlar. Ancak bu, her “zırvanın”, örneğin Türkiye örneğinde olduğu gibi, enflâsyon resmi rakamlarla yüzde 80’i geçmişken tek haneli faize geçmenin, hetorodoks politika sayılmasını gerektirmez. Böyle bir yol izlerseniz bugün Türkiye’de olduğu gibi insanlar dövize yönelir veya borçlanarak dahi olsa mal alımlarını öne çeker enflâsyon kontrolden çıkar
Davranışsal İktisat ve Nöroiktisat Nedir?
“Davranışsal iktisat”, bireylerin ekonomik kararlarını hangi unsurlardan kaynaklandığını inceleyen alana denilmektedir. Davranışsal iktisat, bireylerin karar alma sürecinde etkilendikleri farklı değişkenleri ortaya koyarken, iktisat ve psikolojinin birlikte düşünülmesi gerektiği tezini savunuyor.
Davranışsal iktisat denince psikolojik, bilişsel, duygusal, kültürel, toplumsal faktörlerin ekonomik kararlarda rol oynamasını anlarız. Yani homo ekonomikus dediğimiz bireyin hep rasyonel davrandığı, kendi çıkarını düşündüğü modele bir itirazı temsil eder. Bu ortodoks ekonomiye de entegre edilebilir, daha kamucu heterodoks yaklaşımlara da.
Davranışsal iktisat denince psikolojik, bilişsel, duygusal, kültürel, toplumsal faktörlerin ekonomik kararlarda rol oynamasını anlarız. Yani homo ekonomikus dediğimiz bireyin hep rasyonel davrandığı, kendi çıkarını düşündüğü modele bir itirazı temsil etmektedir. Bu ortodoks ekonomiye de entegre edilebilir, daha kamucu heterodoks yaklaşımlara da.
“Nöroiktisat” ise, ana akım iktisat tarafından rasyonel olduğu varsayılan insanın iktisadi tercihlerini sinirbilim tekniklerini kullanarak inceleyen bir disiplin olarak bilinmektedir. Böylece nöroiktisatın ekonomik tercihlerin altında yatan sinirsel mekanizmaları anlama potansiyeline sahip olduğu ileri sürülmektedir.
Konuyla ilgili olduğu için bu bağlamda bir hususu daha vurgulamakta yarar vardır. O da sosyalizmin, insanın özünde paylaşmaya, dayanışmaya yatkın olduğu; uygun toplumsal koşullar ortaya çıkarsa açgözlü, rekabetçi insan modelinin yerini diğerkâm yurttaşın alacağının kabulünden yola çıktığı gerçeğidir.
TÜRKİYE VE HETERODOKS İKTİSAT
Anılan toplantıda Bakan, şimdilerde artık “heterodoks” bir yaklaşım olarak sunulan(!) “Yeni Ekonomik Modeli (YEM)”anlatmaya çalışmıştır. Toplantıda Bakan tarafından söylenenleri kısaca şu şekilde ifade edebiliriz: “YEM, heterodoks yaklaşımımızı yansıtıyor. Bu yaklaşımda yatırımı, üretimi, istihdamı, ihracatı, cari dengeyi önemsiyoruz ve hedefliyoruz.” Açıkça söylenmese de, “enflâsyonu ve döviz kuru artışlarını çok önemsemiyoruz” sonucu ortaya çıkmaktadır.
Normal koşullarda yükselen enflâsyona karşı dünya üzerinde pek çok ülkede merkez bankaları “faiz artışlarına” giderken Türkiye, Cumhurbaşkanı’nın, yaklaşan seçimler için “büyümeyi önceleyen” anlayışı nedeniyle yüzde 80’i aşan “resmi enflâsyona”(!) rağmen faiz indirmeyi tercih etti ve TCMB’da bu isteği hemen uyguladı.
Bu politika sonucunda Türkiye 2022 yılı ikinci çeyrekte ekonomik olarak yüzde 7,6 oranında büyüse de, geçtiğimiz yıldan bu yana Türk Lirası yabancı paralar karşısında hızla eridi ve Türkiye’de yaşam maliyeti görülmemiş şekilde arttı. Bu politikalar Bakan Nebati tarafından “heterodoks politikalar” şeklinde anlatıldı.
Aslında YEM, seçime hazırlık yapmak ve Cumhurbaşkanı’nın “faize karşı ideolojik duruşunu” yansıtmak üzere uygulanan “genişlemeci para politikası” için sonradan hazırlanmış bir gerekçe, bir “kılıf” niteliğindedir. Zaten ülkemizde heterodoks politikalar, Mahfi Eğilmez hocamızın dediği gibi, büyük ölçüde “ortodoks politikaların sulandırılmasına” dayanmaktadır.[v]
2021 sonlarında döviz kurunda ve enflâsyonda patlamalar olunca YEM, “algı bükülmesi” olarak tezgâh üstüne çıkarılmıştı. Ekonomi yönetiminin “geçici” olduğunu düşündüğü bu döviz kuru ve özellikle enflâsyondaki tırmanmalar tüm hızıyla sürmektedir. Ülkenin, özellikle beşeri sermayede ve bilgi teknolojilerindeki geride kalma durumu da işin cabası. Bu bağlamda Eylül ayı yıllık tüketici (manşet) enflasyonu TÜİK’de yüzde 83,45, ENAG’da yüzde 186,27 ve İTO’da yüzde 107,42 oldu.
Bu aşamada akla gelen ilk soru şu olmaktadır: Türkiye’deki iktidarın heterodoks iktisatla ne ilgisi var? Aslında Bakan Nebati’nin bu soruya yanıtı, söz konusu konuşmasında bulunmaktadır. Şöyle ki, iktidarın, seçimi ve ideolojiyi gözeterek uyguladığı politikalar çok başarısız oldu. Özellikle enflâsyon orta ve düşük gelirlileri çökertti, büyük belirsizlik ve bunalım yarattı. Haliyle her görüşte iktisatçı bu politikaları yoğun olarak eleştirmektedir.
Bu başarısız gelişmeler üzerine Bakan Nebati şimdi diyor ki, “biz ortodoks politikalar uygulamadık, heterodoks politikalar uyguladık, öyleyse heterodoks iktisatçılar bize destek versin”. Kısacası, ekonomi yönetimi şimdi heterodoks iktisatçılara sığınıyor, eleştirileri böyle göğüslemek istiyor. Olabilir mi?
Çünkü Türkiye’nin ihracata konu olan malları “fiyat esnekliğinin yüksek”, “gelir esnekliğinin düşük” olduğu alanlar. Yani “düşük-orta teknolojili” ürünler. Ülke İthalâtı ise ara ve sermaye mallarından oluşmaktadır. Bu bağlamda ülke dış alımı enerji, sermaye ve makine bağımlısı durumundadır. Keza nihaî mallarda ise orta ve yüksek teknoloji ithalatçısı durumu söz konusudur. Bu gerçek Türkiye’yi “sert bir rekabetçi” olma durumuna itmekte ve durum da (rekabetçi olmak) “ücretler üzerinde aşırı baskı” yaratmıştır. Bu ekonomi politikasına asla “heterodoks” denilmesi olası değildir.
Yukarda yaptığımız genel tanımlama sonrasında, Türkiye ekonomi yönetimi iktidarın üst yöneticileri; feminist iktisadın, radikal, sosyalist ve Marksist iktisadın, sosyal iktisadın, Post-Keynesyen iktisadın içinde olduğunu bilseler, yine de Bakan eliyle böyle bir açıklama yapar ve bu kavrama sığınmak isterler miydi?” “Tabii ki istemezlerdi” şeklindeki cevaplarınızı duyar gibiyim.
Ülke ekonomisi, kuramsal temelden yoksun politikalar ve algı bükülmesi için “derin içerikli kavramların yerli yersiz acımasızca kullanılmasıyla” yönetilemez.
[i] Heterodox Economics Newsletter, 12.09.2022, http://www.heterodoxnews.com/HEN/home.html
[ii] The Heterodox Economics Directory, HEN, 2016, http://heterodoxnews.com/hed/
[iii] World Economics Association, https://www.worldeconomicsassociation.org/
[iv] “Introduction to Heterodox Economics”, Heterodox Economics Directory, s.22-30, http://www.heterodoxnews.com/hed/hed6.pdf
[v] Mahfi Eğilmez, “Türkiye’nin Heterodoks Ekonomi Politikası Uygulamaları”, Kendime Yazılar, 2.08.2017, https://www.mahfiegilmez.com/2017/08/turkiyenin-heterodoks-ekonomi-politikas.html
Kommentare