“Enflâsyon Hedeflemesi” rejiminin uygulandığı 2006 yılından bu yana, küresel kriz dönemi hariç olmak üzere ciddi sapmaların yaşandığı enflâsyonda, 2019 hedefi de tutmadı. Yüzde 5’lik hedefe karşılık, enflâsyon 2019 yılını yüzde 11,8 düzeyindeki artışla kapattı.
Diğer yandan enflâsyon konusundaki bu sonuç, TC Merkez Bankası (TCMB)’nın 2019 yılının ilk “Enflasyon Raporu”ndaki tahmininin ise altında kalmıştır. Anılan bu raporda, 2019 yılı sonunda enflâsyonu için, orta noktası yüzde 14,6 olmak üzere, yüzde 12,1 ile yüzde 17,1 aralığında gerçekleşeceği tahmini yapılmıştı.
ENFLÂSYON HEDEFLEMESİ KURAMI ve TÜRKİYE
Enflâsyon hedeflemesi, günümüzde merkez bankalarının yaygın olarak benimsediği bir araçtır. Belirli bir dönem sonu için “uygun enflâsyon oranının belirlenmesi” ve o orana ulaşılabilmesi için “para politikası araçlarının kullanılmasını” kapsayan bir sistemdir. Fiyat istikrarının sağlanması çerçevesinde, ileriye dönük olarak enflâsyon hedefinin kamuoyuna ilan edilmesi olarak da tanımlanabilir.
Bu tanıma göre enflasyon hedeflemesi uygulaması; sayısal bir oranın belirlenmesini, merkez bankasına “öncelikli hedef” olarak bu orana ulaşılması görevinin verilmesini, merkez bankasının bu hedefe ulaşabilmesi için “bağımsızlığının” sağlanmasını ve “şeffaflığının” da artırılmasını içermektedir.
2008 Küresel Krizi’nden önceki dönemde enflasyon, tüm dünyada en önemli “ekonomik istikrarsızlık” halleri arasında yer almaktaydı. Bu yaklaşımın bir sonucu olarak da enflâsyon hedeflemesi, yaygın bir şekilde bütün dünyaya yayılmıştı. Söz konusu sistem, “maliye politikasının” geri plana atılmasına, “para politikasının (araçları: faiz politikası, karşılıklar politikası açık piyasa işlemleri)” ve bu yolla merkez bankalarının, ekonomik karar ve uygulamalarda ön almalarına yol açmıştı.
Küresel krizle birlikte gelişmiş ekonomilerde durum değişmişti. Bu ülkelerde enflâsyon, giderek sorun olmaktan çıkmış, sıkıntı konusu da “enflasyondan deflâsyona” kaymıştı. Bu değişim doğal olarak küresel sistemde “merkez bankalarının rolü” de farklılaştırmıştı. Enflâsyonun oransal olarak yüksek olduğu gelişmiş ülkelerde ve sorun olmaya devam eden “gelişmekte olan ekonomilerde”, merkez bankaları enflâsyon hedeflemesi uygulamasını sürdürmüşlerdir.
Bunun yanında, sorunun enflâsyondan deflâsyona dönüşmeye başladığı gelişmiş ekonomilerin bir bölümündeki merkez bankaları, enflâsyon hedeflemesi politikasını terk edip, “parasal genişleme” ve “düşük faizle enflasyon yaratma” politikalarını uygulamaya geçmişler ve günümüzde de bunu sürdürmektedirler. Söz konusu bu pratikler, “enflâsyonun yüksek olduğu ekonomilerin merkez bankaları, enflasyonu düşürmek için; deflâsyona giden ekonomilerin merkez bankaları ise, enflâsyon yaratabilmek için enflasyon hedeflemesi uygulaması” gerçeğine yol açmıştır.
2001 krizinden sonra Türkiye, temel görevi “fiyat istikrarını sağlamak” olarak belirlenen “TCMB’nin bağımsızlığına” kavuşturulması ve “dalgalı kur sistemine” geçmesinin ardından “enflâsyon hedeflemesi” rejimini benimsedi. Bu uygulamayla, fiyat istikrarının sağlanması çerçevesinde ileriye dönük olarak enflâsyon hedefinin kamuoyuna ilan edilmesi olarak tanımlanan “enflâsyon hedeflemesi”, esas olarak, merkez bankasının açıkladığı hedef ile ekonomik birimlerin enflâsyon beklentileri için bir “çıpa” oluşturulmasını amaçlanmaktadır. 2002-2005 yılları arasında uygulanan “örtük” hedeflemede başarı sağlandı ve sapmalar kabul edilebilir sınırlar içinde kaldı. “Açık” hedeflemeye geçilen 2006 yılından bu yana aynı başarı performansı yakalanamamış ve “ciddi sapmalar” yaşanır olmuştur.
ENFLÂSYON HEDEFİNİN SÜREKLİ AŞILMASI
TCMB ile hükümetin üçer yıllık dönemler için birlikte belirledikleri orta vadeli enflâsyon hedefi, 2012 yılından bu yana 5 seviyesindedir.
İlk kez “açık” hedeflemeye geçildiği 2006 yılından bu yana hiçbir yıl hedef gerçekleşmesi sağlanamamıştır. Kimi yıllar gerçekleşen enflâsyon, hedefin 3-4 katına kadar ulaştığı olmuştur. Görece hedefe en yakın gerçekleşmelerin yaşandığı dönemlerin ise, küresel krizin etkilerinin en yoğun hissedildiği 2008-2009 yıllarıdır.
2006 yılından bu yana enflâsyon beklentisi ve gerçekleşmeleri yıllar itibariyle aşağıdaki grafikte topluca görülmektedir.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, 2009 ve 2010 yılları dışında her yıl hedefin üzerinde gerçekleşen bir enflâsyon olgusu yaşanmaktadır.
HÜKÜMETE YAZILAN MEKTUP
1211 sayılı TCMB Kanunu’nun 42. maddesi, enflâsyon hedefine ulaşılamaması halinde TCMB’nın, hedeften sapmanın nedenlerini ve alınması gereken önlemleri Hükümete yazılı olarak bildirmesi ve kamuoyuna açıklaması gerektiğini hükme bağlamıştır.
TCMB yıllardır, düzenli olarak Hükümet’e bu tür “mektup” yazmaktadır. Doğaldır ki bunu, gönüllü olarak değil, zorunlu olduklarından yapmaktadırlar.
TCMB’nin de raporlarında dile getirdiği üzere, fiyatlama davranışı ve beklentilerdeki bozulma, kamu tarafından yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ve vergi ayarlamaları, gıda fiyatlarındaki oynaklıklar hedeflere yönelik en büyük risk unsurları olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca son yıllarda gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının zayıflaması ve banka kredilerindeki arz yönlü sıkılaşmanın yarattığı etkiler de, hedeflerin sapmasında önemli rol oynamaktadır.
Önümüzdeki günlerde TCMB, “şeffaflık” ve “hesap verilebilirlik” ilkeleri gereğince, enflâsyon hedeflerinden sapılması nedeniyle hükümete “açık mektup” yazarak, hedeften sapmanın nedenlerini ve alınması gereken önlemleri, her yıl yaptığı gibi açıklayacaktır. Yine bir kez daha, “yaptırımı olmayan kuralların, mektup yazmayı da rutine dönüştürdüğünü” birlikte göreceğiz.
Comments