3 Mayıs’ta, yaklaşık 6 aydan bu yana konuştuğumuz Mayıs Ayı enflâsyonu TÜİK tarafından açıklandı. Tüketici enflasyonu/TÜFE (manşet enflâsyon), beklendiği gibi aylık yüzde 3,37 ve yıllık yüzde 75,45 sayılarıyla zirve yaptı.
Diğer yandan ENAG Grubunca ve İTO’ca (İstanbul için) yapılan hesaplamada duyurulan oranlar da sırasıyla: 5,66-120,66; 3,59-82,2 olmuştur.
Aylar itibariyle “yıllık tüketici enflâsyonunu” gösteren aşağıdaki tablodan görülebileceği gibi, 2000’li yıllarda bundan önceki “zirve”, yüzde 85,51 ile Ekim 2022’de yaşanmıştı.
Kaynak: TÜİK
Mayıs Ayı Enflâsyonunun Anlattıkları
Geçtiğimiz aylarda olduğu gibi ana harcama gruplarından sağlık, eğitim, alkollü içecek/tütün, konut ile lokanta/otellerde “yıllık enflâsyon” manşetin üzerinde geldi. Hatta eğitimde yıllık enflâsyon yüzde 105 ile üç haneye ulaştı. Kısacası, söz konusu harcama türlerinde hem aylık hem de yıllık fiyat artışları manşet enflâsyonun üstünde gerçekleşmiştir.
Aylık fiyat artışlarına baktığımızda, yüzde 3,37 olan manşet enflasyonun üzerinde olan iki önemli ana harcama grubu görmekteyiz: giyim ve konut. Yeni sezon giyim fiyatları öyle yüksek ki giyimde aylık TÜFE yüzde 10'a yaklaşmıştır.
Konut grubundaki harcamalara baktığımızda, bu gruptaki 2023 yılındaki “doğal gaz etkisi” nedeniyle aylık fiyat artışının, yüzde 7,1 ile manşet enflâsyonun üstünde gerçekleştiğini görmekteyiz. Hatırlanacağı üzere geçen yıl Mayıs Ayı sonunda TÜİK enflâsyon hesabında bu aya ait doğal gaz faturalarının sıfırlanacağını açıklamış ve bu uygulamanın “enflâsyon oranını aşağı çeken” güçlü bir faktör olacağını duyurmuştu. Bunun dayanağı da merkezi yönetimin, 2023 seçim vaadi olarak “25m³’e kadar olan kısmının parasız” verilmesi kararıydı. Sonuç da öyle de olmuştu: "0" fiyatlı doğal gaz endekste yerini alınca, “Mayıs 2023 aylık fiyat artışı” yüzde 0,04 olarak gerçekleşmişti. Kısacası bu kez “ters yönde bir baz etkisi” söz konusu olmaktadır.
TÜİK’in Açıkladığı Enflâyonun “Hissedilirlik” Uygunluğu
Yıllık olarak bakıldığında, yukarda da değindiğimiz gibi eğitim yüzde 104,80, konut yüzde 93,21, lokanta ve oteller yüzde 92,94 en fazla artan gruplar oldu.
Dar gelirli yurttaşlar bütçelerini büyük ölçüde üç kaleme, gıda, konut ve ulaştırmaya harcıyorlar. Bu üç grubun fiyat artışlarının TÜİK tarafından sırasıyla yüzde 70,14; 93,21 ve 79,10 olarak hesaplanması, “hissedilen enflâsyonun”, resmi rakamlara göre bile manşet enflâsyondan (yüzde 75.45’ten) neden daha yüksek olduğunu açıklamaktadır.
En yüksek aylık artış gösteren kalemlere göz attığımızda kakao, küresel gelişmeye koşut şekilde yüzde 15,51 ile öne çıkmaktadır ve onu yüzde 8,82 ile kahve izlemektedir. Ekmek fiyatlarının yüzde 5,43 yükselmesi, “kuru ekmek” yiyenlerin dahi “yüksek enflasyona maruz” kaldığını göstermektedir. Taze meyveler Mayıs’ta yüzde 6.98 artış gösterirken, tek teselli sebze fiyatlarının yüzde 12,14 düşmesi olarak durmaktadır.
Yurt İçi Üretici Fiyatlarındaki Artış Ne Söylüyor?
Yurt içi üretici fiyatları (Yİ-ÜFE) ise aylık yüzde 1,96 artışla yıllık 57,68 olmuştur. Bu oran, Mart 2023’ten bu yana gözlemlenen en yüksek yıllık sayıdır.
Bilindiği gibi üretici fiyat enflâsyonunu belirleyen başat faktör, imalâttaki fiyat artışları olan yüzde 60,3’dır. Ancak bu olgu için, “tüketici fiyat artışının altında kalmış bir üretici fiyat artışı” şeklinde bir “teselli/ çıkarsama” doğru değildir. Çünkü ÜFE, tüketici fiyatlarına, bire bir olmasa da zaman içinde yansır.
Aslında Yİ-ÜFE enflâsyonunun ulaştığı bu düzey, 2024 yüzde 38, 2025 için yüzde 14 TÜFE tahminlerinin gerçekleştirilmesinin neredeyse olanaksız olduğunun bir kanıtı sayılabilir.
Baz Etkisiyle Yaz Aylarında Düşecek Enflâsyon
Ankara’daki ekonomi yönetimince her vesile ile yapılan açıklamalarda, “enflâsyonun yaz aylarında hızla düşeceği” anlatılmaktadır. Bu anlatılırken de genellikle bunun, uygulanan “programın bir başarısı” olarak vurgulanmakta veya imâ edilmektedir. Oysa yıllık TÜFE oranlarında ortaya çıkacağı ifade edilen bu düşüş, “baz etkisi” dediğimiz bir olgunun ortaya çıkacak olmasından kaynaklanacağı açıktır.
Konunun daha iyi anlaşılması için önce “baz etkisi” kavramını açıklamamız gerekiyor. Baz etkisi; karşılaştırmaya konu olan iki dönemden ilkinde, herhangi bir nedenle ortaya çıkan “aşırı bir yükseliş veya düşüşün”, karşılaştırılan dönemlerin sonuçları üzerinde yarattığı etkidir.
Örneğin geçen yılın Temmuz ayında döviz kurlarındaki artış ve gıda fiyatlarındaki yükseliş sonucu aylık enflâsyonun yüzde 9,49 oranına tırmanmıştı. Bu yılın Temmuz ayında kurlar aynı sıçramayı göstermez, gıda fiyatları 2023’deki kadar artmaz, başkaca da bir olumsuz etki olmazsa, “Temmuz TÜFE’sinin yüzde 9,49’dan çok daha düşük” çıkması (örneğin 2,5 gibi) çok güçlü bir olasılıktır. Bu durumda geçen yılın Temmuz ayına ait yüzde 9,49’luk enflâsyon oranı endeksten çıkacak, yerine bu yılın Temmuz ayında ait çok daha düşük bir enflâsyon endekse girecek ve 12 aylık enflâsyon da 7 puana yakın düşmüş olacaktır.[1] İşte bu gerçekleşmeye “baz etkisi” denilmektedir.
Bilindiği gibi 2023 yılının Temmuz, Ağustos ve Eylül ayları, 2024 yılının bu aylarındaki enflâsyon artışlarının oluşmasında çok önemli etkiye sahip olacaktır. Söz konusu aylardaki aylık TÜFE oranları sırasıyla yüzde 9,48; 9,09 ve 4,75 olup, toplam yüzde 23,33’lük bir artış sayısını temsil etmektedir. Bu oran yerine 2024’de toplam yüzde 8 gibi bir oranın girmesi[2], enflâsyonda yıllık bazda 15puan bir düşüşe yol açacaktır. Kısacası, baz yüksek olduğu için, 2024’de yaz ayları enflâsyon artış oranı yüksek olsa bile, o kadar yüksek olmayacağı için baz etkisiyle “düşüş” olmuş görünecektir.
Geçen ay yüzde 69,80 olan yıllık enflasyonun, yüzde 3,37 olan Mayıs rakamı ile 5,65 puanlık sıçraması baz etkisinden kaynaklanıyor. Çünkü yıllık endeks hesaplamasından çıkan geçen yılın Mayıs Ayı rakamı yüzde 0.04 gibi çok küçüktü.
Kısacası, Mayıs Ayında aleyhte çalışan baz etkisi, önümüzdeki aylarda lehte çalışacak. Her ay geldikçe yüksek rakamlar endeksten çıkacak yerine daha düşük rakamlar gireceğinden, baz etkisiyle yıllık enflâsyon düşecek gibi görünecek; 3 Temmuz gibi “enflâsyon kutlamaları” başlayacaktır.!
Enflâsyon Kutlamaları
Enflâsyon kutlamaları için başlangıç tarihi 3 Temmuz olacak gibi durmaktadır. Bu tarihte Haziran Ayının oranı açıklanacak, o oran geçen yılki yüzde 3.92’den düşük gelecek ve böylece Mayıs sonundaki yüzde 75,45 yönünü aşağı çevirecek.
Yıllık oranın düşmeye başlaması da enflasyonun düşmesi olacak, daha doğrusu böyle kabul edilecek. Kendilerinde verili bir potansiyel olan “düşünme ve fikir üretme” yetisini kullanmayan yığınlar sanacaklar ki, enflâsyon belâsının üstesinden gelindi ve yurttaşların alım gücü iyileşti. Aslında, son on iki ayın oranlarının birikimli toplamından oluşan yıllık enflasyondan, geçen yılın yüksek oranı çıkacak ve onun yerine düşük bir oran girecek; hepsi bu.!
Ama asıl şenlikler 5 Ağustos’ta başlayacak! Çünkü bu tarihte Temmuz Ayı oranı açıklandığında, geçen yılki yüzde 9.49’luk rekor artış devreden çıkacak ve onun yerine çok daha düşük bir oran girecektir.
Bu arada en çok kullanılan cümle de, “Bakın yıllık enflasyon nasıl da düştü. Biz söyledik mi yaparız!” olacak. Ama enflasyondan ve hayat pahalılığından bezmiş ve ne yapacağını bilemez hale gelmiş geniş kitleler, “Peki enflasyonu düşürüyorsunuz da, artıran kimdi” diye pek sormayacak.
Yine bu aşamada kimsenin aklına, aşağıdaki grafikte gösterildiği gibi seçimler nedeniyle baskılanan kurların[3] yol açtığı maliyetin kimlerce karşılandığı ve yol açtığı zararların boyutunu sormak alına gelmeyecek; ekonomi yönetiminin sorumluları da sıkça, “istikrar kazanan kurların enflâsyonun düşmesindeki olumlu etkisini” yineleyip duracaklardır.
Keza bu arada kimsenin aklına gelmeyecek şu soruyu sormak: ”‘Beklenen’ enflâsyona göre dünyanın en yüksek reel faizini verirken, niçin ‘gerçekleşen’ enflâsyona göre en düşük reel faizlerden birine sahibiz?” Bu konuda Hasan Kara hocanın, 17.05.2024 tarihli gözlemini yansıtan aşağıdaki grafiği yeterli fikir vermektedir.[4]
Yılın İkinci Yarısında Olası Enflâsyon
Gelecek gerçekleşmeler tarafına bakıldığında da, bundan sonra fiili sayıların 2’nolu dipnotta belirtildiği yönde olması halinde, Eylül Ayında yıllık enflâsyonda yüzde 50’nin altı görülebilir. Baz etkisi de gelecek yılın Mayıs ayına kadar devam edebilir.[5] Çünkü bu yılın ilk beş ayındaki aylık enflâsyon oranları oldukça yüksektir. Fotoğrafın bir başka görünümünü de yinelemeden geçemeyeceğiz: Enflâsyon düşmesine düşecek de, “fiyatların aylık bazda artması” kesintisiz sürecektir.
Mayıs'ta yüzde 3,37 olarak açıklanan aylık manşet enflasyonun mevsimsellikten arındırılmış değeri 3,68’dir. Ana eğilimi saptamak için bu sayıdan 0,65 puanlık “doğalgaz etkisini” çıkarmak gerekiyor. Kısacası önümüzdeki dönemde aylık enflasyon eğilimi yüzde 3 civarındadır. Ancak aşağıdaki grafikte de görüleceği gibi, 2024 yılsonu resmi tahminine ulaşmanın neredeyse olanaksız olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü yüzde 38'lik resmi tahminin tutması için, yılın kalan aylarında “mevsimsellikten arındırılmış aylık enflâsyon oranının” ortalama yüzde 1,7 olması gerekmektedir.[6]
Keza, baz etkisine fazla güvenilerek yaz aylarında kamusal fiyatlara ölçüsüz zam yapılırsa, enflâsyondaki göreceli düşme durumun değişebileceği gözden uzak tutulmamalıdır.
İç Tüketim Artmayı Sürdürüyor mu?
Bir önceki hafta açıklanan istatistiklerde, ülkenin “yılın ilk çeyrek büyüme oranı” yüzde 5,7; “yerleşik hane halkı tüketimi” de yüzde 7,3 olarak açıklandı. Tüketim beklentiler içinde, ama yıllık büyüme ise hedefinin üzerinde çıktı.
Keza, yılın ikinci çeyreğinde de iki ay geride kaldı ve ilk çeyrekteki tüketim ivmesinin sürmekte olduğunu gözlemlemekteyiz. Açıklanan öncü veriler de aynı benzer işaretleri vermektedir. Kısacası, ikinci yarıda ne gibi bir değişiklik yaşanacak da, büyüme yüzde 5’in üzerinden yüzde 3’ün altına ineceği ve yıllık ortalamasının yüzde 4’e doğru gerileyeceği konusunda doğrusu bir fikrimiz yok. Tersine, büyüme sayısının bu yıl “öngörülen yüzde 4’ün üzerinde” gerçekleşmesi olasılığını yüksek bulanlardanız.
Bu bağlamda “kredi kartlarıyla yapılan harcamalara” baktığımızda, bu tür harcamalardaki yıllık artışın hâlâ üç haneli olduğunu ve çok ağır bir geri çekilme yaşandığını izlemekteyiz. 24 Mayıs itibariyle bireysel kredi kartı kullanımında, geçen Ağustos ayında yüzde 185’i bulmuş olan harcama artışının şimdi sadece yüzde 101’e gerilediğini görmekteyiz. Eğilim zayıflıyor ama henüz enflasyonun üzerinde bir seyir söz konusudur.
Özetle, enflâsyon artışı ile doğrudan ilintili bir parametre olduğu için şu olguyu açıkça vurgulamalıyız: Talep yüksek ve TL değerli ise “tüketimde azalma bandına girilmesi” giderek zorlaşacaktır.
Ancak durum acaba böyle mi? Bu konuda Ercan Uygur hocamız, “'Talep' hesabında köpük var: TÜFE'deki yanlışlar, açlık ve yoksulluk çeken dar gelirlilerin talebini yüksek gösteriyor!” başlıklı yazısında aksini savunmaktadır. “Yoksulluğunu ve açlığını söylemeye bile çekinen dar ve sabit gelirlinin talebi nasıl yüksek olabilir?” diye sorarak.[7]
Söz konusu yazısında tablolaştırdığı son üç yılın “GSYH’yı oluşturan harcama kalemlerinin” cari fiyatlarla olanların pay toplamları 100 iken, “2009 bazlı zincirleme fiyat endeksi” uygulaması ile elde edilen reel GSYH içindeki pay topları, üç yıl için sırasıyla 111,5-114,8 ve 119,5 olmaktadır.[8] Yani reel olarak hesaplanan payların toplamında yüzde 10 ile 20 arasında hata bulunmaktadır.
Uygur hocamız OECD üyelerinden 7 ülkede 2022’de Reel GSYH’nın Harcama Bileşenlerinin yüzde payı (2015 fiyatlarıyla) toplamları, Türkiye dışında 6 ülkede 100 iken, ülkemizin ki 110,6 çıktığını belirtmektedir.
Harcama payların toplamının 100’ün üzerinde olmasının anlamı, GSYH hesabında “üretim ve harcama hesaplaması” toplamlarını farkı olduğudur. Farkın veya hatanın kaynağını araştırmak için “harcama payları tablosun” geri dönüş yapıldığında, ithalât payının 2022’de cari fiyatla yüzde 42,6 iken sabit fiyatla yüzde 20,6 olduğunu görmekteyiz.
Önemli farklı paylara sahip bir diğer değişken “özel tüketimdir”. Özel tüketimde paylar 2022’de 57,3 - 69,6 iken, 2023’te 59,4 - 75, 2024’te ise 56,9 - 76,5’tir. Paylar arasında 20 puan fark var ve çok yüksektir. Bunun nedeni de, diğer ülkelerde birbirine çok yakın olan özel tüketim ve GSYH deflatörleri farkının Türkiye için, örneğin 2024/I döneminde 5’e yakın olmasıdır. Uygur’a göre bu sorunlu TÜFE, ulusal hesaplarda da sorun yaratmış ve tüketim talebini yüksek göstermiştir. Sonuçta tüm bu yaklaşım, ülkede yaşanan “yüksek ve direşken” enflâsyon için bazı çevrelerce yaygın olarak kullanılan ““İç talep yüksek, enflasyon bu nedenle yükseldi ve yüksek kalmaya devam ediyor” yaklaşımını karartmaktadır.
Dar ve Sabit Gelirlilerin Durumu
Bir başka tanımla, gelirini kendisi artıramayanların durumu. Böyle bir tanım getirmemizin nedeni, enflâsyondan gelirini kendisi artıramayanlar dışında herkesin memnun olduğu şeklindeki çoğulcu yaklaşım.
Bilindiği gibi ilgili Bakanın ve TCMB yetkililerinin dilinde sürekli “baz etkisiyle enflâsyonun düşeceği” savı var. Gerçekten de, daha öncede belirttiğimiz gibi, 2023’ün Temmuz ve Ağustos Aylarında sırasıyla yüzde 9,49 ve, 9,09 oranlarının aradan çekilmesiyle “manşet enflasyonda bir gerileme” görülecektir. Ancak sürecin bu aşamasında ekonomi yönetiminin sinsi bir plân yürürlüğe koyacağı sezilmektedir. Şöyle ki, elektrik, doğalgaz zamları, olası KDV-ÖTV artışları yılın ikinci yarısına ertelenmektedir.
Böylece ilk aşamada Temmuz enflâsyonu görece yüksek gerçekleşse bile, baz etkisiyle yıllık enflâsyon gerileyecek. Belki de daha önemlisi, kamu çalışanlarının ve emeklilerin maaş artışları, ilk altı ayın manşet enflâsyonuna göre belirleneceği için, görece düşük bir zamdan sonra insanların bir anda yüksek faturalarla karşılaşma olasılığı yüksektir.
Bu durumda, ücret/maaş artışlarında neyin/nasıl telafi edileceğini hesaplamak oldukça zor. 5 aylık resmi enflasyon yüzde 22,72 oldu, 6 aylık yaklaşık yüzde 25 olursa maaş artışlarında bu veri baz alınacak.
Peki bu zam yeterli olacak mı? Tabii ki hayır. TÜRK-İŞ gıda enflasyonu yıllık yüzde 83,06 ve aylık yüzde 7; İTO İstanbul Geçinme Endeksi yıllık yüzde 82,20 ve aylık yüzde 3,59 olarak saptamış durumda. Ayrıca ENAG’da TÜFE de yıllık yüzde 120,66 ve aylık yüzde 5,66 olarak açıkladı.
TÜİK verilerine göre açıklanan enflâsyona göre verilen maaş farkları, zaten yeni zamlar ve bir üst vergi dilimine çıkıldığından dolayı artan vergi yüküyle erirken ilgili Bakan, enflâsyonda en kötüsünün geride kaldığını, dezenflâsyonun eşiğinde olunduğunu ifade etmekte ve önümüzdeki aylarda baz etkisiyle enflâsyonun düşeceğini muştulamaktadır.
Zaten Mehmet Şimşek’in sürekli yinelediği “TL’deki değer kaybının enflâsyonun altında kalacağı” vaadi ile bu olgular birleşince, bu cazip fırsatı kaçırmak istemeyen “sıcak para” ülkeye akmaya başladı zaten. Ancak bu girişlerin, daha öncede deneyimlendiği gibi, gelecek yıllarda ekonomiye “çok yüksek bir reel faiz faturası” çıkaracağı beklenmelidir.
Ayrıca döviz kurlarında, yakın zamana kadar “baskılayıcı önlemlerle”, şimdi ise sıcak para girişile beslenen “yatay seyrin”, enflâsyonun bu kanaldan beslenmesini önlediğini de dikkate almak gerekir. Çünkü ileri aylarda, bir şekilde “çıpalanmamış döviz kurundaki” olası bir sıçramanın, enflâsyona da yukarı yönlü güçlü bir basınç yapacağı açıktır. Enflâsyonda şimdilik “en kötü geride kalmış” olsa da; ülke halkını yüksek fiyat artışları, hayat pahalılığı, derinleşen yoksulluk, yani uzayıp giden bir sıkıntılı bir durum beklemektedir.
[1] Bu konuda bir hususa daha açıklık getirmek gerekir. Şöyle ki, enflâsyon oranındaki azalma, fiyatlarda düşüş anlamında değildir. Bir diğer anlatımla, enflâsyonda düşüş, “fiyatların artış hızının düşüşünü” ifade etmektedir. . Örneğin geçen yıl Temmuz ayında % 9,49 artan aylık enflâsyon bu yılın Temmuz ayında yüzde 2.5 artmışsa, bu olgu bir enflâsyon düşüşüdür, fiyatlarda düşüş değildir.
[2] TCMB’nın öngörüsü, yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 2.5 civarında aylık enflasyon yılın son çeyreğinde yüzde 1.5’luk rakamın izleyeceği yönünde.
[3] Hakan Kara, https://x.com/ali_hakan_kara/status/1796859645539041352, 1.06.2024
[5] 2024’in ilk 5 ayındaki aylık TÜFE artışları sırasıyla, yüzde 4,53; 6,7; 3,16; 3,18 ve 3,37’dir.
[6] Hakan Kara, https://twitter.com/ali_hakan_kara/status/1797532023411921026, 3.06.2024
[7] Ercan Uygur, “'Talep' hesabında köpük var: TÜFE'deki yanlışlar, açlık ve yoksulluk çeken dar gelirlilerin talebini yüksek gösteriyor!”, T24, 7.06.2024, https://t24.com.tr/yazarlar/ercan-uygur/talep-hesabinda-kopuk-var,45144
[8] Toplamın 100 olması gerekir, çünkü tanım gereği, GSYH bu kalemlerin toplamına eşittir.
Comments