top of page

DÜNYA VE TÜRKİYE’DE ENERJİ

Bu yazımızda, 7 Haziran’da gerçekleştirilen İklim Ekonomisi Sürdürülebilir Finansman Zirvesi’nde Hazine ve Maliye Bakanı’nın yaptığı konuşma; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) ve GAZBİR’in 2023 verileri ve Uluslararası Enerji Enstitisü (Energy Institute)’nün Haziran Ayı başlarında yayınlanan “Statistical Review of World Energy-2024 (Dünya Enerjisinin İstatiksel İncelemesi) ’den yararlanarak Dünya geneli ve Türkiye özelinde:


– dünyadaki temel enerji kalemlerinin ne olduğunu, küresel adaletsizlikte enerjinin durduğu yeri, bulguların iklim değişimiyle mücadele bağlamında neler anlattığını,

Türkiye’nin doğal gaz ve petrol verilerini, bunların imgelediği olguların neler olduğunu,

ele almaya ve irdelemeye çalışacağız.


TÜRKİYE’NİN ENERJİ TEMİNİ ve KULLANIMI

Türkiye’nin “enerji politikası” ve “enerji güvenliği” ülke gündeminin her zaman üst sıralarında yer almıştır. Bu kadar öncelenen bu konuda var olan resmi görmek ve buna göre politika şekillendirmek için tüketim, ihracat ve ithalât verileri başat yol gösterici niteliklerdir.

  • Bakanın Söz Konusu Konuşmasında Satır Başları

– 2003’ten bugüne 21 yılda Türkiye enerji ithalatına 900 milyar Dolar ($) (aynı dönemdeki birikimli toplam cari açığının 1,5 katı) ödemiştir.

-Yani enerji ithalâtına yapılan ödeme “toplam cari açığın üzerinde” dir. Çünkü 2003 yılından Nisan 2024’e kadar toplam cari açık 626.5 milyar $’dır. Kısacası, cari açığın yaklaşık yüzde 50 üzerine çıkan bir enerji dış açığı verilmiştir.

Yerli petrol ve doğal gaz üretimi çok sınırlı. Yerli üretimin payı yüzde 12’yi ancak bulmaktadır. Elektrik ve kömür üretimini de dahil edersek, enerjide yerli üretimin payı yüzde 25 ile sınırlı kalmaktadır.

-Kullanılan enerjinin yüzde 75’i yurt dışından alınmaktadır.

Her yıl ortalama 43 milyar $ enerji ithal edilmektedir. Ortalama olarak GSYH’nin yüzde 5’ini oluşturan bu sayı da Türkiye’yi, “GSYH oranla en yüksek enerji ithalâtı” yapan ekonomilerden biri yapmaktadır.

-Anılan fotoğraf aynı zamanda ülkeyi, enerji güvenliği açısından da uzun vadede çok riskli bir duruma sokacağı açıktır.

-Güneydoğu illeri güneş ve rüzgâr enerjisi için de son derece verimli bir coğrafya. Su, güneş ve rüzgâr zenginliği ülkenin doğusundayken enerji tüketimi ülkenin batısında. Doğuda üretip batıda kullanmanın önündeki engel ise “iletim hatları /trafo yetersizliği”nden ileri gelmektedir.

-İletilemeyen elektrik de doğal olarak üretilmiyor. Sistemin iletim hattının kapasitesi düşük, hatlar genelde eski ve hantaldır. İletimin yeteri etkinlikte yapılamaması, üretim sürecine yeni katılacakları da sınırlandırmaktadır.


Doğal Gaz Üretim ve İhracatında Artış

Türkiye’deki doğal gaz sahalarında çıkarılarak geçen yıl sisteme verilen doğal gaz miktarı, 2023’te önceki yıla göre yüzde 113 artarak 807,3 mio.m3’e yükselmiştir. Doğal gaz üretiminin yapıldığı illerin ilk sırasında 337,8 milyon m3 üretim ile Zonguldak yer aldı. Burası aynı zamanda Karadeniz gazının da üretildiği yer. Zonguldak’ı sırasıyla 243.3, 108.7, 55.9 ve 55.9 milyon m3’le Tekirdağ, Kırklareli, Düzce ve İstanbul izledi.

Üretimdeki artış seyrinin bir benzeri dış satımda da yaşandı. Geçtiğimiz yıl ihracat miktarı yüzde 54 artarak 900 milyon m3’e yaklaştı. Dış alıma benzer şekilde, ihracatta da gazın yüzde 23’ü LNG şeklinde (sıvılaştırılarak) satıldı. Mayıs ayında TBMM’den geçerek yasallaşan “doğal gaz yönetmeliği”, Türkiye’nin aldığı LNG’yi yeniden ihraç etmesinin önünü açmıştı. Yeni düzenleme dikkate alındığında 2024’te LNG ve genel olarak doğal gaz ihracatında artış beklenebilir.


EPDK 2023 Doğal Gaz verileri incelendiğinde, kış mevsiminin beklenenden sıcak geçmiş olmasının tüketimde karşılık bulmuş olduğu anlaşılmaktadır. Enerji otoriteleri Türkiye’nin 2023’te 56 milyar m3 (bcm) civarında gaz ithal edeceğini öngörmüş, hazırlık buna göre yapılmıştı. Buna karşın ithal edilen gaz miktarı 50 bcm ile sınırlı kaldı. Bu gazın 14.27 bcm’i LNG olarak alınırken, boru hatları ağırlığını korudu. Bir diğer anlatımla borular dolayımıyla Türkiye gelen gaz miktarı 35.7 bcm. oldu.[1]


Doğal gaz üretim ve ithalât verileri dikkate alındığında Türkiye’nin, yıllık 50 bcm gaz tüketimiyle  “Avrupa’nın en büyük beşinci doğal gaz piyasası” olduğu görülmektedir.

İthalâttaki ana tedarikçilere yoğunlaştığımızda, ana tedarikçi grubu olan Rusya, Azerbaycan, Cezayir ve İran’ın ilk dörtte yerlerini korudukları gözlenmektedir. Sırasıyla alınan miktarlara bakıldığında, Rusya’dan 21 bcm (yüzde 42,2) Azerbaycan’dan 10.2 bcm (yüzde 21), Cezayir’den 6 bcm (yüzde 12) ve İran’dan 5.4 bcm (yüzde 11) gaz tedarik edildiği izlenmektedir.

Peki doğal gaz hangi alanlarda kullanılıyor? GAZBİR 2023 Doğal Gaz Raporu’na göre doğal gaz beş etkin alanda kullanılıyor. İlk sırada yüzde 35 payla konut oluşturmaktadır. Onu yüzde 28 payla doğal gaz çevrim santralleri izlemektedir. Bir başka anlatımla elektrik üretiminde kullanılan gazın miktarı 14 bcm. ile üçüncü sırada, yüzde 24’lük paya sahip sanayi sektörü yer alıyor.[2] Türkiye’de ekonomideki krizin yansıması olarak, bu sektörde kullanılan gazın miktarında da düşüş izlenmektedir.


  • Ham Petrol ve İşlenmiş Petrol Yakıtlarında Durum

Türkiye’nin diğer önemli bir enerji göstergesi de “ithal edilen ve üretilen petrol” miktarıdır. EPDK 2023 Petrol Raporuna göre geçtiğimiz yıl ithalât yüzde 3,34 artarak 49 milyon tona çıktı. İthal petrolde ilk adres son iki yılda payı hızla artan Rusya oldu.

Geçtiğimiz yıllarda petrol ithalâtında ilk sıralarda görmeye alışkın olduğumuz Irak, şimdilerde Rusya’dan sonra ikinci sırada yer alırken; Türkiye’nin petrol piyasasındaki payı, 9.8 milyon ton ile yüzde 20 oldu.

Irak’ın pastadaki payının düşmesinin temel nedeni, sadece Rusya’nın daha uyguna petrol satması olgusu değildir. Ana neden, Türkiye ile Irak arasındaki “tahkim davasının” Türkiye’nin aleyhine sonuçlanmasının ardından Mart 2023’ten itibaren Kerkük-Yumurtalık Hattı’ndaki petrol akışının Nisan 2023’den bu yana durmasıdır.[3]

Irak’ın ardından Türkiye’ye petrol tedarik eden bir diğer önemli tedarikçi de Kazakistan’dır. Kazakistan petrolünün bir kısmı alternatif güzergâh ve taşımacılık sistemleri üzerinden gelirken, Kazak petrolü temininde en tercih edilen güzergâh Bakü-Tiflis-Ceyhan Hattı’dır. Kazakistan geçtiğimiz sene bu hat üzerinden 1.4 milyon tona yakın petrol ihraç etti. Bu miktar, bir önceki yıla göre 200 bin ton daha fazla anlamına gelmektedir. Türkiye pazarında yüzde 11’lik paya sahip olan Astana-Nur Sultan’ın Ankara’ya ilettiği petrol miktarı ise 5.7 milyon tona ulaşmıştır.


  • Ana Tedarikçi: Rusya

Son üç yıldır Rusya’dan alınan doğal gaz miktarına yakından bakıldığında, küçük bazı değişiklikler olmakla beraber genelde yüzde 40’ın üzerinde kalması, Türkiye’nin Avrupa’dan ayrıştığı önemli noktaların başında gelmektedir.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla birlikte AB ülkeleri Rusya’dan gaz alımını hızla azaltmaya başlamıştı. AB’nin Rusya’dan boru hatları ve LNG olarak aldığı gazın payı, 2021’de yüzde 40’a yakınken, son iki yılda geriledi ve yüzde 15 düzeyine düştü. Bu bağlamda Ankara’nın tutumundaki sabitlik, yakın dönemde Rus gazının gözden çıkarılmayacağına dönük “güçlü bir izlenim” uyandırmaktadır.

2023 yılında Moskova’dan 10.7 milyon ton “ham petrol” satın alınırken dikkat çeken bir nokta da, yaklaşık aynı miktarda motorin de ithal edilmiş olmasıdır. Motorindeki bu artış ve diğer kalemler de hesaba katıldığında, Türkiye’nin Rusya’dan toplam ithalatı 25 milyon tona, yani yüzde 51 paya ulaşmasıdır.

Rusya’nın, AB ve G7 ülkelerinin “Ural petrolü için 60 dolar sınırı” kararı sonrasında, sürümden kazanmak için petrolü Çin, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelere 20 dolara varan indirimle sattığı bilinmektedir. Motorin ithalâtı da dikkate alındığında Rusya’nın, işlenmiş petrolü de benzer bir indirimle Ankara’ya sattığı anlaşılmaktadır.

Nitekim motorinde Rusya’dan ithalâta yönelme, üretim oranlarında da karşılık buldu. Geçtiğimiz yıl Türkiye’de üretilen motorin yüzde 5.4 düşüş göstererek 16.4 milyon olarak gerçekleşti. Benzer bir düşüş benzinde de görüldü. Benzin üretimi de yüzde 4.4 azalarak 4.9 milyon $ oldu.


Kısacası, doğalgaz, ham petrol ve benzin-motorin başlıklarında Rusya payının yüzde 40’ın üzerinde ve başat nitelikte olduğu anlaşılmaktadır.


DÜNYADA ENERJİ TEMİNİ TÜKETİMİ ve ADALETSİZLİK

Şurası yadsınamaz bir gerçek ki, küresel enerji üretim ve tüketim şekilleri, bunlara yönelik eğilimler, dünyanın nereye gittiği konusunda fikir verir. Bunun yanında, her yıl rekor tazeleyen sıcaklık, kuraklık ve aşırı su baskınları olarak kendini gösteren “iklim değişimiyle mücadelede” kat edilen yol da “küresel gidişat” konusuna ışık tutar.

Geçtiğimiz yıl için Uluslararası Enerji Enstitüsünün yakınlarda yayınladığı “Statistical Review of World Energy-2024” de yer alan bilgi ve istatistiklerden yararlanarak derlenen güncellenmiş konuları aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz.


  • Üretilen/Tüketilen Her 5 Birim Enerjinin 4’ü Fosil Bazlıdır

Genel olarak dünyanın “enerji tüketimibir önceki yıla göre yüzde 2’lik, Covid-19 öncesi 2019 ile karşılaştırıldığında yüzde 5 oranında “artış” gerçekleştiği görülmektedir. Rapora göre “fosil” yakıtların payı yüzde 0,4 gerilese de, hâlâ yüzde 81,5 gibi çok yüksektir. Üstelik fosil yakıtlar, enerji karışımlarının yüzde 84’ünü oluşturarak, gelişimlerini desteklemeyi sürdürmeye devam etmektedirler. “Yenilenebilir” kaynakların payı ise sadece 14,6’dır. Buna nükleer de kaynaklar da dâhil edildiğinde yüzde 18’e çıkmaktadır.

Enerji tüketiminin başat güçlerine baktığımızda kömürün, ilginç bir şekilde aslan payına sahip olduğunu görmekteyiz. Kömür üretimi, geçtiğimiz yıl rekor kırarak 179 Exajoule (EJ)’ye çıkarken, Asya Pasifik bu çıktının yüzde 80’inin üretildiği bölgeydi. Sırasıyla Avustralya, Çin, Hindistan ve Endonezya kara elmasın en büyük üreticileri unvanını aldılar. Çin kömür tüketiminin ana adresi oldu ve küresel tüketimin tek başına yüzde 56’sını gerçekleştirdi.

Üretim cephesinde bunlar yaşanırken tüketimde de rekor kırıldı ve ilk kez 164 EJ seviyesi görüldü. Bu rakam son 10 yılın ortalama artışının çok üzerinde bir sıçrama oldu. Hindistan da, fosil kaynaklı yakıt tüketiminde Avrupa ve Kuzey Amerika’nın toplam tüketimini geride bıraktı. Batılı merkezlerde ise, son 10 yıldır süren düşüş eğilimi devam etti ve 10 EJ seviyesi korundu.


Kömüre olan bu rağbet, çeşitli iklim konferanslarında sıkça konuşulan “kömürden çıkış mı, aşamalı geçiş mi?” tartışmalarını akla getirmektedir. Keza tüketim ve üretim verileriyse, kısaca COP adı verilen bu zirvelerde verilen bazı sözlerin masada kaldığına işaret etmektedir. Üstelik bazı ülkelerin kendi üretim ve tüketimlerini, kısa ve orta vadeli hesaplarla dünyanın geleceğine tercih ettiğini de ortaya koymaktadır.

Enerji pastasında en fazla paya sahip olan fosil yakıt, 196/620 EJ ile petrol olmaktadır. Geçtiğimiz yıl günlük petrol tüketimi 96 milyon varil olarak gerçekleşti. ABD lider üretici olarak çıktısını yüzde 8, OPEC dışı üreticiler yüzde 20 arttırdı. Tüketimde Asya Pasifik lider olurken, Çin’in Covid önlemlerini kaldırmasıyla bölgenin talebi yüzde 5 civarında arttı. Avrupa’da düşüş yüzde 1’e yaklaşırken Çin, “rafineri kapasitesinde” az bir farkla ABD’yi geride bıraktı.


  • Doğal Gazda ABD’nin Hâkimiyeti Sürüyor

Fosil yakıt tüketiminde yüzde 30’a yakın payı olan doğal gazın LNG olarak sunumu da, yüzde 2’lik bir artışla 549 milyar metreküp (bcm) oldu. ABD 84.5 milyon tonluk üretimiyle, Avustralya (79) ve Katar‘ı (78) geride bırakarak “liderlik” koltuğuna oturdu. Rusya’nın üretimi ise 31 milyon tonla sınırlı kaldı. Tüketim cephesinde Asya Pasifik, gemi rotalarının en fazla döndüğü ulaşım limanlarıydı. Çin en fazla LNG ithal eden ülke olurken onu, bölge ülkeleri Japonya, Güney Kore ve Hindistan izledi. Listede yer alan ilk üç ülke aynı zamanda küresel LNG tüketiminin yüzde 45’ini oluşturmaktadır.

Boru hatlarıyla doğal gaz ticaretinde, LNG’nin gittikçe alanını genişletmesiyle birlikte, yüzde 8’lik bir gerileme yaşandı. Gerilemenin en fazla yaşandığı adres özellikle Rusya’dan alımını hızla düşürmeye çalışan Avrupa oldu. Avrupa’nın boru hatlarıyla gaz ^dış alımı yüzde 23’lük (40 bcm) bir düşüş gösterdi.


  • Elektrik Üretiminde Fosil Yakıtların Payı Yine Yüksek

Gündelik hayatın olmazsa olmazı olan elektrik enerjisine küresel olarak bakıldığında, bu hayati enerji kaynağının üretiminde yüzde 2.5’lik bir artışın olduğu görülmektedir. Geçtiğimiz yıl üretilen elektrik ortalama 29 TWh. civarında olmuştur. Buna bölgesel olarak bakıldığında, Asya Pasifik ve Ortadoğu’nun talebinde yüzde 5’lik bir “artış” görülürken, ABD ve Avrupa’nın talebinde izlenen  “gerileme” oldukça dikkat çekici bir olgudur.

Bilindiği gibi elektrik “ikincil bir enerji kaynağı”, yani başka bir enerji kaynağından üretilmesi gerekmektedir. Böyle olunca, elektrik elde etmek için kullanılan “birincil kaynak” dünyanın, küresel iklim kriziyle mücadelesinde aldığı yola ilişkin önemli ipuçları sunar niteliği ortaya çıkmaktadır.

Bu bağlamda, dip not:1’deki raporun bulguları incelendiğinde, üretilen elektriğin yüzde 35’nin hâlâ kömürden, yüzde 23’ünün doğal gazdan ve yüzde 2’sinin petrol kaynaklarından elde edildiği görülmektedir. Bir başka anlatımla, her COP toplantısında işaret edilen ve dünyayı tüketiyor denilen “kömür” başta olmak üzere fosil yakıtların, elektrik üretimin yüzde 60’ına kaynaklık ettiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan küçük de olsa bazı olumlu gelişmelere da tanık olunmaktadır. Örneğin, güneş ve rüzgâr gibi “yenilenebilir kaynakların payının”, geçtiğimiz yıla göre yüzde 29’dan yüzde 30’a çıktığı ve buna nükleer de dâhil edildiğinde bu oranın yüzde 40’a yakın olduğu izlenmektedir.


  • Dünyada her 10 kişiden Birinin Hâlâ Elektriğe Ulaşımının Olmadığı Gerçeği

Dünya Enerji Enstitüsü’nün anılan raporu, çok önemli bir “küresel eşitsizlik/adaletsizlik” saptamasıyla başlamaktadır: Elektriğe erişim ve temiz pişirme olanağı. Dünya genelinde yaklaşık 750 milyon kişinin – her 10 kişiden birinin– evini aydınlatmak, yiyeceklerini soğutmak veya artan sıcaklıklarda serinlemek için elektriğe erişimi yok.

Ancak sorun yalnızca elektrikle sınırlı değildir. Benzer biçimde yaklaşık 2.6 milyar insan ısınma ve yemek pişirme için odun kömürü, kömür ve hayvan atıkları gibi ağır kirletici biyokütle yakıtlarını kullanmaktadır. Bu kirletici enerji materyalleri, gelişmiş ülkelerde “hâlâ bu kaldı mı” denilen bazı hastalıkların yoksul bedenlerde devam etme nedenlerinin başında gelirken, astım gibi solunum yoluna bağlı hastalık tiplerinin bu yerlerde daha yoğun görüldüğü de bir türev gerçektir. Bu tür yaşamsal sıkıntıların yaygın olarak deneyimlendiği bölgeler Afrika, Güney Asya, Güney ve Orta Amerika olarak tespit edilmiştir.


SONUÇ YERİNE

Doğal gaz ve petrol, Türkiye’nin 2023’de enerjideki ana kalemleri oldu. Her iki grupta da Rusya’nın payının yüzde 40’ın üzerinde olduğu görülüyor. Özellikle petrolde Moskova’nın pastadan aldığı payın gittikçe genişlemesi dikkat çekmektedir. Konutlar doğal gaz pastasında en büyük tüketim payına sahipken petrol nakliye ve ulaşımda lider konumda.

Doğal gaz üretiminde Zonguldak, diğer illerden ayrışarak üretimde ivme kazanmaya başlamış olup,  ihracat ayağında yüzde 50’nin üzerindeki artış gözden kaçmamalıdır. Sonuç olarak, Türkiye yönünden hem petrol hem doğal gazda bilindik tedarikçiler yerlerini korumaktadır. Bu arada piyasaya yeni aktörler girmektedir. Bu yeni tedarikçilerin payları göreceli olarak artıyor olsa da, bunun ihracat-ithalât ve enerji güvenliğine etkisini ancak önümüzdeki yıllarda daha sağlıklı değerlendirebilme olanağımız olacaktır.

Konunun küresel yanına baktığımızda, Enerji Enstitüsü’nün 2024 raporu, dünyada enerji alanında hâlâ ciddi bir adaletsizliğin sürdüğünü göstermektedir. Dünyada 10 kişiden birinin elektriğe erişiminin olmaması, temiz yemek pişirme de denkleme dâhil edildiğinde, neredeyse 2 milyardan fazla insanın pişirme yöntemleri nedeniyle hastalıklara yakalandığını vurgulamaktadır.


Söz konusu bu acıtıcı verilerin geldiği adreslere baktığımızda da bunların,  şaşırtıcı olmayacak şekilde dünyanın yoksul bölgeleri olduğunu görmekteyiz. Kısacası, temel bir insan hakkı olan “temiz enerjiye dönük adalette” hâlâ çok yol alınmamış (veya çok yavaş) olması üzücü bir gerçektir.

Öte yandan kömür üretimi ve tüketiminin 2023’te rekor kırması, COP toplantılarında “kömürle ne yapmalı?” sorusuna verilen yanıtların sahada çok az karşılığı olduğunu göstermektedir.

Doğal gaz ve petrol cephesinde üretim artışı sürerken ABD’nin her iki alandaki liderliği yalnızca enerji politikası açısından değil, küresel politika ve dünyanın geleceği açısından ciddi ipuçları sunmaktadır. Hele tüketim cephesinde Çin’in lider olduğunu dikkate alındığında, iki aktör arasındaki ilişkilerde, alıcı-satıcı ilişkisinin yarattığı “bağımlılığın” gelecekte daha da “belirleyici” olacağını tahmin etmemizi desteklemektedir.

Keza, elektrik üretiminde kömür ve genel olarak fosil yakıtların liderlik bayrağını kimseye kaptırmıyor olması önemli bir konudur. Bu gelişme karşısında, yenilenebilir kaynaklardaki gelişmeler umut verici olsa da, dünyanın acısını bir nebze dindirecek 1.5 derece sınırını koruma konusunda umutları zayıflatmaktadır.

Tüm bu hususları dikkate aldığımızda, Dünya Enerji Enstitüsünün son raporu, ülkelerin kısa ve orta vadeli ekonomik – siyasi çıkarlarını insanlığın ortak derdine tercih ettiği ve bu eğilimde ciddi bir gerileme olmadığı şeklinde değerlendirilebilir.

Ersin Dedekoca                                                                                                                    1 Ağustos 2024

Kaynakça:

[1] “Doğal Gaz Piyasası 2023 Yılı Sektör Raporu” , EPDK, https://www.epdk.gov.tr/Detay/Icerik/3-0-94/dogal-gazyillik-sektor-raporu  

[2] “2023 Yılı Dogal Gaz Dağıtım Sekttörü Raporu”, GAZBİR, https://www.gazbir.org.tr/GAZBIR-2023-Yili-Dogal-Gaz-Dagitim-Sektoru-Raporu/

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page