top of page

AGİT’in 16 Nisan Referandumuyla İlgili Raporu ve Düşündürdükleri

AGİT İnsan Hakları Bürosu Direktörü Michael Link, Die Welt gazetesine, Türkiye’deki referandum sürecinde ‘hayır’ kampanyalarının engellendiğini, medyada haber dağılımının dengesiz olduğunu söylemesi;1 16 Nisan referandumu sonrası yayınlanan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilât (AGİT) raporu ve bu rapora Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan ve bazı bakanlarca yapılan sert eleştiriler, AGİT kurumu ve AGİT’in gözlemci raporlarını gündeme taşımıştır.

Aşağıdaki çalışma, anılan kurum ve gözlemci raporları hakkında bilgi derinliği ile, anılan kurumun etkinlik ve yetkinliği ile, referandum sonrası hazırlanan rapor hakkında oluşan bilgi kirliliğini dağıtma gereksinimini dağıtma amacıyla kaleme alınmıştır.

AGİT’in Kuruluşu, Yaşadığı Değişimler ve İşlevi

Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya’dan 57 katılımcı olduğu (ayrıca Asya’dan 5, Akdeniz Bölgesi’nden de 6 ülke ile işbirliği halindedir) AGİT (OSCE), dünyanın en büyük bölgesel güvenlik örgütüdür. Kendisini, bir milyondan fazla insan için, siyasî diyalog, değerlerin paylaşılması ve sürekli değişim içinde olan pratikler yoluyla, istikrar, barış ve demokrasi için sağlamaya çalıştığı şeklinde tanımlamaktadır.2 Keza örgütün amacı, örgütün kurucu üyelerinden biri olan Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığı sitesinde :

“güvenliğin üç boyutunda (siyasi-askeri, ekonomi-çevre ve insani) ilke, norm ve standartlar geliştirmek, yükümlülüklerin uygulanma durumlarını izlemek, esnek müzakere ve siyasi diyalog forumu teşkil etmek; ayrıca katılımcı Devletlerin demokratikleşme, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı alanlarındaki çabalarına destek ve yardım işlevi görmek” olarak belirtilmektedir.3

Örgütün tarihsel sürecine baktığımızda da, başlangıcının 1973 yılına kadar gittiğini görmekteyiz. Görüşmeleri o tarihte başlayan, ABD ve Kanada ile birlikte Doğu ve Türkiye dahil Batı’dan 33 Avrupa ülkesinin detant (yumuşama) dönemini hayata geçiren Helsinki Nihai Senedi 1 Ağustos 1975’de imza edilmiştir. Bu imzaların en önemli sonucu da, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı’nın (AGİK/CSCE) kurulması olmuştur. AGİK, soğuk savaşın sona ermesinden önce Avrupa’da Batı ile Doğu bloku arasındaki tek diyalog mekanizmasıydı.4

Soğuk Savaş’ın sona erdiği 1990’ların başına gelindiğinde, yeni küresel dengenin unsurları ve gereksinimleri dikkate alınarak, örgüt önemli bir kurumsal ve işlevsel değişimden geçirildi. Aralık 1994’de Budapeşte’de yapılan liderler zirvesinde de adı, konferans yapısının teşkilata dönüşmesiyle AGİT oldu. Üye sayısı genişleyerek 57’ye çıkarken, Avrupa Konseyi’ne paralel olarak ve kısmen onu tamamlayacak şekilde, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı alanlarında önemli görevler üstlendi.5

Teşkilatın Günümüzdeki İşlevi

Günümüzdeki AGİT’in en temel metinlerinden birisi, 19 Haziran 1990’da kabul edilen Kopenhag Belgesidir.6 Bu belge, 6 Aralık 1994’de Essen Avrupa Konseyi’nde kabul edilmiştir. Türkiye’nin de imza attığı bu uluslararası sözleşmeyle üye ülkeler, seçimlerin gerçekten demokratik bir şekilde yapılmasını güvence altına alacak bir dizi taahhütte bulundular. Seçimler için şu temel ilkelere uyma yükümlülüğü geldi: Evrensel ölçüler, eşitlik, adil olma, gizlilik, hür bir şekilde yapılması, şeffaflık ve hesap verilebilirlik.7

AGİT’in bu çerçevede üye ülkelerde seçimlerin bu ilkelere uygun bir şekilde yapılıp yapılmadığını gözleyip rapor edecek, kısaltılmış adı ODIHR olan “Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu” ve bir mekanizması da bulunmaktadır.8 AGİT, bu mekanizma üzerinden, Türkiye’deki geçmiş genel seçimlerde olduğu gibi, referandum sürecini ve özellikle 16 Nisan anayasa referandumunu da izlemiş ve raporlamıştır.

AGİT/ODIHR’nin 16 Nisan Anayasa Referandumu ile ilgili Raporu

Michael Link’in başında olduğu AGİT’in ODIHR Bürosu, 17 Mart’tan itibaren Ankara’da yerleşik 11 uzman ve ülke genelinde 12 yerde görevlendirdiği 24 gözlemciden oluşan bir heyetle referandum kampanyasını ve oylama sürecini izlemiştir. Heyet üyeleri, Türk hükümetinin resmi daveti üzerine görevlendirilmişti ve AGİT’e üye 20 ülkeden seçilmişti. Dikkat çekelim, bu heyet. Heyet, 17 Mart-7 Nisan dönemine ilişkin gözlemlerini bir ara rapor haline getirerek duyurulmuştu. Nihai ve kapsamlı rapor ise 17 Nisan’da açıkladı.9

Öte yandan, Avrupa Konseyi’nin anayasal konulardaki uzmanlık organı olan anılan Komisyonun 1 Mart’ta açıkladığı “gözlemci raporunda”, Türkiye’nin 21 Ocak 2017 tarihinde TBMM’de kabul edilen anayasa değişikliği metniyle bir “otokratik” devlet olma yolunda bulunduğu belirtilmişti.10 Bilindiği gibi amacı, değişim/dönüşüm içinde olan ülkelere, “acil anayasal yardım” desteği vermek olan Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu 1990 yılında kurulmuştur. Sedat Ergin’in belirttiği gibi, nasıl Venedik Komisyonu’nun anayasa değişikliklerinin içeriğine ilişkin eleştirel raporu Batı dünyasının bakışında belirleyici bir rol oynayacaksa, referandumun kurallara uygun bir şekilde yapılıp yapılmadığı konusunda da AGİT’in eleştiriler ve görüşleri de aynı önemi taşımaktadır.11

Söz konusu AGİT Raporu için yapacağımız ilk değerlendirme, bugüne kadar yapılan seçim ve referandumlarda da AGİT raporları hazırlandığı, ancak son raporun ağır eleştiriler içerdiği şeklinde olmaktadır. Raporda, anayasa referandumunun olağanüstü hal altında ve temel özgürlüklerin kısıtlandığı bir ortamda yapıldığına dikkat çekilmektedir. ‘Evet’ kampanyasının iktidar ve çok sayıda kamu görevlisi tarafından da desteklendiği; buna karşılık ‘ hayır’ destekleyicilerinin faaliyetlerinde kampanya yasaklarıyla, polis müdahaleleriyle ve şiddet içeren çatışmalarla karşılaştıkları belirtilmektedir.

Raporda YSK ile ilgili eleştiriler bulunmaktadır. Yöneltilen eleştirilerin ilki, Anayasa’nın seçim mevzuatında yapılan herhangi bir değişikliğin bir yıl içinde yürürlüğe girmesini yasaklamasına rağmen, YSK’nın söz konusu değişikliklerin uygulanabilirliğine karar vermiş olmasıdır. Eleştirel yaklaşılan ikinci konu, YSK’nun basın yayın kuruluşları üzerindeki denetim yetkisinin referandum öncesinde, bir OHAL kanun hükmünde kararnamesi ile kaldırılmış olmasıdır.

YSK ile ilgili olarak tenkit konusu yapılan bir diğer gözlem de, YSK’nun referandum günü, sandık kurulu tarafından uygun bir şekilde mühürlenmeyen oy pusulalarının geçerli ve sandık kurulu tarafından mühürlenmeyen oy pusulalarının geçerli kabul edileceği yönünde yayınladığı iki talimattır. Bu eleştirinin devamında : “ikinci talimat bazı sandık kurulları tarafından oyların sayımı başladıktan sonra yayınlanmıştır. Bu talimatlar önemli bir güvenlik tedbirini ortadan kaldırmıştır ve bu türdeki oy pusulalarının açık bir şekilde geçersiz kabul edileceğini öngören yasaya aykırıdır. YSK bu talimattan etkilenen oy pusulası sayısını temin edememiş ve partiler tarafından atanan sandık kuruları üyeleri sandık sonuç tutanaklarını imzaladığı için konunun kapandığını belirtmiştir; YSK kararını temyiz olanağı mevcut değildir.” denilmektedir.

Raporda yer alan diğer eleştirel gözlem ve görüşleri aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:

– Medyada tek bir tarafın baskın şekilde yer alması ve medyaya yönelik kısıtlamalar seçmenlerin çoğulcu fikirlere erişimini azaltmıştır.

– Anayasanın 72 maddesini etkileyen 18 maddelik anayasa değişikliği teklifi, referandumla ilgili uluslararası “yerinde” uygulamalara aykırı şekilde, tek bir paket halinde oylanmıştır.

– Sandık Kurullarında siyasi partilerin temsili tümüyle dengeli olmamıştır.

– Kampanya çerçevesi kısıtlayıcıydı ve çok sayıda mahalli yetkilinin yanı sıra, cumhurbaşkanı ve bazı devlet yetkililerinin “evet” kampanyasına etkin katılımı nedeniyle, kampanya dengesiz olmuştur. Kampanya dili, birtakım üst düzey yetkililerin, “hayır” oyu destekçilerini, terör destekçileri ile bir tutması ile lekelenmiştir. Bu ihlaller kampanyalarda özgürlük ve eşitlikle ilgili AGİT taahhütlerine, Avrupa Konseyi standartlarına ve diğer uluslararası yükümlülüklere aykırıdır. Keza “evet” kampanyası, Başbakan ve anayasal olarak partilerden bağımsız olması ve görevini tarafsız şekilde yerine getirmesi gereken Cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere, bazı ileri gelen ulusal düzeydeki kamu görevlileri ve çok sayıda daha alt kademedeki kamu görevlileri tarafından desteklenmiştir. Bu yaşananlar, AGİT 1990 Kopenhag Belgesi’nin 5.4 sayılı paragrafına aykırı şekilde, parti ve devlet arasındaki çizginin belirsizleşmesine sebep olmuştur. AGİT/DKİHB SRGH tarafından kamu kaynaklarının kötüye kullanımına dair durumlar ülke çapında gözlemlenmiş ve medyada geniş şekilde yer almıştır.

– Referandum yasal çerçevesi, demokratik bir referandum gerçekleştirmek için yeterli olmaktan uzaktır.

– Anayasa ve ilgili mevzuat tarafından gereğinden fazla sınırlandırılan ifade, toplanma ve örgütlenme temel özgürlükleri, OHAL altında olağandışı yetkilerin kullanımı ile, demokratik bir referandum yapılmasını engelleyecek şekilde daha da kısıtlanmıştır.

– Medya ortamı genellikle kamu ihalelerine bel bağlayan ticari şirket gruplarının sahip olduğu kuruluşların hâkimiyetindedir. Yasal çerçeve, kampanyanın ‘evet’ ve ‘hayır’ tarafları için eşit erişim sağlamamakta; ne seçimlere katılma yeterliliğine sahip siyasi partilerin medyaya eşit erişimlerini güvence altına almakta, ne de tarafsız yayıncılığı temin etmektedir.

Sonuç Yerine

16 Nisan anayasa referandumunun kampanya ve oylama sürecinin ardından yayınlanan AGİT/ODIHR raporları, seçim ve reform konusunda Türkiye’nin muhatap olduğu en ağır eleştirileri taşımaktadır. Söz konusu rapor, daha önce Venedik Komisyonu raporunda olduğu gibi, Ankara’nın sert tepkisi ile karşılanmıştır. Benzer gelişmeler daha önce, ülkenin sözleşme ile “inceleme dereceleme yapma” yetkisi verdiği “uluslararası dereceleme kuruluşlarının” not indirimi ve raporları için de yaşanmıştı.

Ülke olarak, demokrasimizin en önemli araçlarının başında gelen seçim ve referandum sürecini, imzaladığımız uluslararası anlaşmalara uygun, açık ve doğru bir şekilde yapma, demokrasimizin meşruiyeti ve niteliği açısından çok önemlidir. Keza ülkede huzur ve iç barış, sonuçların halk iradesini tam yansıtmasıyla da doğru orantılıdır. İlâveten, talebimiz üzerine süreci gözleyen kuruluş ve bu konudaki uluslararası standartların, Türkiye’nin hem dış ve hem de iç aktör olarak davranışının şekillenmesinde belirleyici faktörlerden birisi olmaya devam edeceği hususu da hiç akıldan çıkarılmamalıdır.

: “AGİT: Hayırcıların kampanyası kısıtlandı”,DW,14.04.2017, http://www.dw.com/tr/agit-hay%C4%B1rc%C4%B1lar%C4%B1n-kampanyas%C4%B1-k%C4%B1s%C4%B1tland%C4%B1/a-38425963 (16.04.2017) : “Who We Are?”,OSCE,http://www.osce.org/who-we-are (20.04.2017) : “Türkiye ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)Uluslararası Örgüt Künyesi”,Dışişleri Bakanlığı, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ve-avrupa-guvenli-ve-isbirligi-teskilati-_agit_.tr.mfa (20.04.2017) : “History”,OSCE,http://www.osce.org/who/87 (20.04.2017) : “What We Do?”,http://www.osce.org/what-we-do (20.04.2017) : “DOCUMENT OF THE COPENHAGEN MEETING OF THE CONFERENCE ON THE HUMAN DIMENSION OF THE CSCE”, http://www.osce.org/odihr/elections/14304?download=true (22.04.2017) : Selami Kuran,“Kopenhag Kriterleri”, http://e-dergi.marmara.edu.tr/maruhad/issue/download/5000001555/5000000426 (22.04.2017) : “Deciding where to observe”,OSCE, http://www.osce.org/odihr/elections/deciding-where-to-observe (22.04.2017) : “INTERNATIONAL REFERENDUM OBSERVATION MISSION Republic of Turkey – Constitutional Referendum, 16 April 2017”,OSCE,16.04.2017, http://www.osce.org/odihr/elections/turkey/311721?download=true (23.04.2017) : “Turkey ‘on the road to autocracy,’ Venice Commission watchdog says”,DW,1.03.2017,http://www.dw.com/en/turkey-on-the-road-to-autocracy-venice-commission-watchdog-says/a-37756991 (10.04.2017) :Sedat Ergin,”Bu AGİT de neereden çıktı demeyin”,Hürriyet,14.04.2017

1 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page