top of page

15 yıllık rekoru kıran Eylül yıllık enflasyonu: Potansiyel yüzde 46,15

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Eylül ayı fiyat artışlarını açıkladı. Açıklamaya göre, tüketici fiyatları enflasyonu, ya da “manşet enflasyon” (TÜFE), beklenen aylık yüzde 3,6 yerine 6,30; çekirdek enflâsyon (C Endeksi) aylık yüzde 6,76; yurtiçi üretici fiyatları enflasyonu da (Yİ-ÜFE) aylık yüzde 10,88 artış gösterdi. Yıllık enflasyon ise, yüzde 17.90’dan yüzde 24.52 yükselmiş oldu. İşte bu sayı, “15 yılın zirvesi” oldu. Yİ-ÜFE yıllık artışı ise yüzde 46,15 oranına ulaştı.

Yılbaşından beri sürekli yeni rekorlar deneyen enflasyonun, Eylül Ayı’nda zirve yapması bekleniyordu. Ancak beklenenin çok ötesinde bir gerçekleşme çıktı karşımıza. Bir diğer anlatımla, yukarıda aktardığımız oranlar, enflasyonu yüksek sayılan ekonomilerin “yıllık” enflasyonu tutarında “aylık” artışlar çıktı karşımıza.

Bir önceki ay (Ağustos) TÜFE fiyat artışları aylık bazda yüzde 2,3; yıllık yüzde 17,90 olmuştu. Aynı dönemde üretici fiyatları yüzde 6,6 artarken, yıllık Yİ-ÜFE yüzde 32’yi aşmıştı.

TÜFE ORANLARINDAKİ DEĞİŞİM

TÜFE oranındaki ki aylık ve yıllık değişimi, 2018 ve 2017 olarak aşağıdaki tabloda topluca izleyebiliriz.

Buna göre, TÜFE’de (2003=100) 2018 yılı Eylûl ayında, bir önceki aya göre yüzde 6.30; bir önceki yılın Aralık ayına göre (9 aylık) yüzde 19.37; bir önceki yılın aynı ayına göre (12 aylık) yüzde 24.52 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 13. 75 artış gerçekleşti.

Ana harcama grupları itibariyle 2018 yılı Eylül ayında endekste yer alan gruplardan, ulaştırmada yüzde 9.15, çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 7.42, eğlence ve kültürde yüzde 6.62 ve gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 6.40 artış gerçekleşti.

TÜFE’de, bir önceki yılın aynı ayına göre ulaştırma yüzde 36.61, çeşitli mal ve hizmetler yüzde 30,61, gıda ve alkolsüz içecekler yüzde 27.70 ve konut yüzde 21.84 ile, artışın yüksek olduğu ana harcama grupları oldu..

Yıllık enflâsyonu, TÜFE yıllık artış oranlarının (manşet) temsil ettiği bilindiğinden, 2003 yılından bu yana geçen 15 yıl içinde manşet enflâsyondaki değişimleri ve Eylûl 2018 “rekorunu” aşağıdaki grafikte açık bir şekilde izleyebilmekteyiz.

Yİ-ÜFE ve ÇEKİRDEK ENFLÂSYON ORANLARINDA YAŞANAN DEĞİŞİM

Üretici fiyat enflâsyonunda aylık ve yıllık olarak gerçekleşen yüzde 10,88 ve 46,15 orandaki artış sonrasında, zaten arası çok açılmış olan TÜFE ve Yİ-ÜFE’nin son bir yıl içinde yıllık olarak değişimi aşağıdaki grafikte görülmektedir.

Yukarıdaki grafikten yapacağımız başlıca çıkarımlar, her iki endeksin Mart 2018’den bu yana sürekli arttığı; artışların, TÜFE için Temmuz, ÜFE için de Ağustos sonrası daha hızlı bir duruma geldiği; iki endeks serisinin arasının da giderek ve hızlı bir biçimde açıldığı şeklindedir.

Diğer yandan, 12 ay bazında fiyat artışları yüzde 24,52’ye ulaşırken, Merkez Bankası’nın para politikasının en fazla etkili olacağı kalemlerden oluşan çekirdek enflâsyon da yüzde 24,05’e yükselmiş bulunmaktadır.

AÇIKLANAN ENFLÂSYON SAYILARININ YORUMU

Eylûl Ayı fiyat artışları konusunda TÜİK tarafından açıklanan son rakamlar ışığında yapabileceğimiz yorum ve beklentileri aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:

1. Kurda yaşanan büyük artışların fiyatlara yansıması kaçınılmaz bir beklentiydi. Sonuçta bu yansıma, gecikmeli de olsa artan oranda yaşanmaya başladı. TCMB’nın da, gecikmeli yansımaya güvenip faiz artışında gecikmesi nedeniyle, bu sıçramanın durdurulması mümkün olamadı.

2. Türkiye’nin, dünyada enflâsyonun bir süredir düşük seyrettiği bu dönemde, bu kadar yüksek düzeyde fiyat artışları yaşaması, bu konuda gerçek anlamda mücadele edilmediği anlamına gelmektedir. Başka hiçbir açıklama, yüzde 25’e gelmiş manşet enflâsyonu ve yüzde 46’yı aşmış üretici enflâsyonunu izah edemez.

3. Bu sayılardaki büyük artış, TCMB’nın para politikası uygulamasının işlevsiz kaldığını ve çok geç kalınmış önlemler olduğunu ortaya koymaktadır.

4. Aylık ve yıllık üretici ve çekirdek enflasyonun, yine aylık ve yıllık TÜFE’den daha fazla artmış olması, önümüzdeki aylarda enflâsyondaki artışın yüksek düzeylerde seyretmeye devam edeceğine işaret etmektedir.

5. İlâveten, talebin daraldığı ortamda üreticiler, bu fiyat artışını tüketiciye yansıtmakta zorlanacaklar. Bu yöndeki bir gelişme, toplu iflasların ve devamında da kitlesel işsizliğin kapıda olması anlamına geldiği söylenebilir.

6. Ülke ekonomisi, yanlış ekonomi politikaları sonucu tam bir “kısır döngünün” içine girmiş gibi durmaktadır. Gelinen bu noktada TCMB, faizi bir kez daha yüklü biçimde artırmak açmazıyla karşı karşıya gelmiş durumdadır.

7. Yeni açıklanan “gerçekçi (!)” YEP tahminlerinde, Ağustos’tan yıl sonuna kadar olan ilave enflasyonun 7.5 puan olması öngörülüyordu. Yüzde 6.3’lük Eylûl Ayı fiyat artışından sonra, kalan üç aya 1.2 puanlık bir pay kalmış olması da (!), ayrı bir garabet olarak durmaktadır.

8. TCMB’nın son yaptığı “politika faiz artışı” kadar bir enflâsyon geldi. Bu da, telifi Ümit Akçay’a ait olan ve sevgili Reha Çobanoğlu’nun hatırlattığı FSEN Teorisi’nin (faiz sebep, enflâsyon neticedir) doğruluğunu (!) kanıtlamaktadır.

Özün özü: Türkiye;

* IMF yerine, “tribünler” için ABD’li McKinsey gibi danışman firmalarla anlaşma yapmak ve ekonomi yönetimini bu kuruluşa teslim etmek,

* Ne kadar gerçekçi olduğu, ilk fiyat artışlarından ayrışmasıyla belli olan (!) YEP’için “kurtarıcı” algısı yaratmaya çalışmak,

yerine, enflâsyonla gerçekten mücadele etmek ve o arada ekonomiyi de fazla küçültmeden bu işin içinden çıkmak için, “yargı, denetim reformu” başta olmak üzere, bir takvime bağlı olarak “yapısal reformları” ilân edip, bir an önce yaşama geçirmeye başlamalı; örtük ve oy kaygısına dayalı, ulusal olmayan çözüm ve önlemlerle zaman harcamamalıdır.

1 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Tırmanan Dış Ticaret Açığı Ve Ödemeler Dengesi Sorunu

2021 yılında 46 milyar Amerikan Doları ($) olan “dış ticaret açığı (DTA)”, 2022 Ağustos itibariyle (yıllıklandırılmış olarak) yüzde 88 artışla 88.6 milyar $’a fırlamıştır. Yeni açıklanan “2023- 2025 d

İç Borç Yükü Batağı

Türkiye Hazinesi görülmemiş bir hız ile borçlanırken, son 3 yıldır sadece yurt dışı piyasalardan değil, “yurt içi piyasalardan da döviz ve altın” cinsi borçlanmayı çok artırdı. Bunun sonucunda” iç bor

bottom of page